Uygulamamızı ziyaret ederek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
13 Mayıs 2014 tarihinde Manisa’nın Soma ilçesinde meydana gelen ve Cumhuriyet tarihinin en büyük maden kazası olarak kayıtlara geçen facianın üzerinden 11 yıl geçti. 301 madencinin hayatını kaybettiği bu kara gün, hala Türkiye’nin hafızasında derin izler bırakıyor.
Facianın hemen ardından başlatılan yargı süreci, kamuoyunda tartışmaların odağında kaldı. Soruşturma kapsamında, maden şirketi yöneticileri ve bazı teknik personel hakkında dava açıldı. 2018 yılında sonuçlanan ilk mahkemede, şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ancak Yargıtay, 2021 yılında bu kararı bozdu. Gürkan kısa süre içinde serbest kaldı. Diğer sanıkların da cezaları düşürüldü ya da infaz süreleri kısaltıldı. Bu durum, mağdur aileler ve kamuoyunda “cezasızlık algısını” derinleştirdi.
Hayatını kaybeden madencilerin aileleri, verilen cezaların yeterli olmadığını ve adaletin tam anlamıyla sağlanamadığını savunuyor. Yıllarca süren hukuk mücadelesine rağmen, sorumluların büyük kısmının özgürlüğüne kavuşması, vicdanlarda yaraya neden oldu.
Soma faciası sonrasında iş güvenliğiyle ilgili yasal düzenlemeler yapılsa da madencilik sektöründeki çalışma koşulları hala tartışma konusu olmaya devam ediyor. Uzmanlar, olayın ardından geçen 11 yıla rağmen, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yeterli ilerlemenin Türkiye’de sağlanamadığını belirtiyor.
Manisa’nın Soma ilçesinde 13 Mayıs 2014’te yaşanan ve 301 madencinin yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan maden faciası, üzerinden geçen 11 yıla rağmen Türkiye’nin hafızasındaki yerini koruyor. Faciada hayatını kaybeden madencilerin ailelerinin acısı dinmezken, olay yalnızca bir iş kazası olarak değil, ihmaller zincirinin bir sonucu olarak da hafızalara kazındı.
Soma’da yaşanan trajedi, alınmayan önlemler, eksik denetimler ve ciddi ihmallerle iş güvenliği alanında yaşanan sistemsel sorunları gözler önüne serdi. Facianın yıldönümünde yapılan anmalarda da dile getirildiği gibi, Soma yalnızca madenci ailelerinin değil, tüm Türkiye’nin ortak vicdanında kapanmayan bir yara olarak durmaya devam ediyor.
Haber Merkezi: Melisa Altuntaş
