Kemal Okuyan: Tüm insanların refah içinde yaşayabileceği, eşitlikçi bir düzen getireceğiz

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, "Sermaye sınıfının üzerine çöktüğü zenginlik manda yoğurdu meselesi değil, her şeye çökmüş durumdalar, madenlere, elektriğe... Bu sınıfın egemenliği sona erdiği zaman tüm insanların refah içinde yaşayabileceği, eşitlikçi bir düzen getireceğiz" dedi.
 Tarih: 01-04-2022 13:56:44
Kemal Okuyan: Tüm insanların refah içinde yaşayabileceği, eşitlikçi bir düzen getireceğiz

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan Tele 1'de Enver Aysever'in sunduğu Ayrıntılar programına konuk oldu.

TKP'nin günümüzdeki siyasi tabloya ilişkin tutumunu yorumlayan Okuyan şunları kaydetti:

"Bizim açımızdan şu son derece önemli, Türkiye'de ve dünyada bütün kötülüklerin temelinde olan toplumsal düzen var. Koronanın başımıza bu kadar bela olmasının da ardından bu düzen var. Bu düzen artık insanlığı tehdit ederken bu düzeni kökten yıkmayı düşünen parti neden sorgulanıyor? Neden bu düzeni kabul ediyoruz? Neden bu bir doğa yasası olarak görülüyor? Bu temel bir sorun, herkesi buna odaklanmaya çağrıyorum."

'TKP sistematik bir şekilde gücünü artırıyor'
Aysever'in TKP'nin "neden büyüyemediği" ve kendini "anlatamadığı" şeklindeki sorusunaysa Okuyan şöyle cevap verdi:

"İstediğimiz güce ulaşamadık ama TKP sistematik bir şekilde gücünü arttırıyor. Fakat bu yetmez, çünkü biz büyük bir hedef kurduk, bu düzeni yıkmak, insani bir düzen kurmak.

Deniliyor ki 'sizin işiniz uzun, güncel bir mesele var, sonra sizin işinizle ilgileniriz'. Solun bir kısmı bunu kabullendi, kabullendikçe sol olmaktan çıkıyor. Bir örnek vereceğim; Bir Fransız Komünist Partisi vardı, efsane bir partiydi, 1. çıkıyordu seçimlerden, bir ağırlığı vardı. Bu parti sistematik bir şekilde düzeni değiştirme arzusundan vazgeçti ve güncel siyasette etkisini artırmaya odaklandı. Şimdi Fransa'da sol yok."

'TKP'nin oylarında belirgin bir artış Türkiye'deki bütün dengeleri değiştirir'
Aysever'in "İnsanlar size hak veriyor, ancak başkasına oy veriyor. Bu denklem tuhaf değil mi?" şeklindeki sorusunaysa Okuyan şöyle cevap verdi:

"Tuhaf. Çok sık karşılaşıyoruz bu durumla. Bu bizi elbette incitir, ama bundan hareketle 'nankörlük' falan demeyiz, demek ki biz işimizi iyi yapamamışız.

Seçimler bizim için şöyle bir anlam da taşıyor, insanların fikirlerini, iradelerini aktardıkları bir kağıt olması lâzım, ya da ertesi ay 'elim kırılsaydı da vermeseydim' demeyeceksiniz. Bir oy bir oydur.

'Boşuna mı gider oyum' kaygısıyla insanlar başka bir partiye gidiyor. Bugün bir düzen partisinin oyunun yüzde 5 artmasıyla TKP'nin oyunda yüzde 0,2'lik bir artış bambaşka etkiler yaratır. TKP'nin oylarında belirgin bir artış Türkiye'deki bütün dengeleri değiştirir. Çünkü bu herhangi bir parti değil, ideolojisi belli, bakın bu düzeni değiştireceğiz diyoruz. Bakın elektrik faturalarını geliyor, diyoruz ki elektrik üretim ve dağıtım bütün Türkiye'de devletleştirilsin.

Bugünkü Başkanlık sisteminin ortadan kalkması için zaten biz de mücadele ediyoruz, başkaları da mücadele ediyordu. Parlamenter sistemi çok mu iyiydi? Hayır ancak siyaset yapma açısından tercih edilir. Başkanlık sistemi siyaset yapma tarzını değiştiren, kişileri öne çıkartan bir sistem, bu bizim işimize gelmez, biz kişileri değil partileri görmek isteriz karşımızda.

Ancak meselenin özüne gelmek lâzım; bizim düzen siyaseti sürekli kategorilerle konuşup meselenin özünü ortadan kaldırıyor. Hayat ne bu 'Tek Adam' rejimiyle başladı ne de bu gidince her şey çözülecek.

'Milliyetçiler ve liberalleri soldan saymıyoruz'
Aysever toplumdan sola bakınca 'sürekli bölünme' görüldüğünü ifade ederken bunun doğru olup olmadığını sordu. Okuyan şöyle yanıt verdi:

"Hiç kimse mesela kolay kolay 'ben sağcıyım' demez, ayıp bir şey. 'Muhafazakârım' der, 'Merkezdeyim' der, dolayısıyla 'sol'un hâlâ bir avantajı var. Ancak herkes sol olarak kendini tanımlayınca bir problemle karşılaşıyoruz.

En geniş tanımıyla alırsak 'sol' diye tanımlanan şeyin içerisinde milliyetçiler var, liberaller var. TKP çok uzun süredir sol içi tartışmalara girmiyor, polemiklere girmiyor, milliyetçiler ve liberalleri soldan saymıyoruz. Solun sürekli parçalanmasının arkasındaysa solun toplumsallaşamamasından kaynaklanıyor. Toplumsallaşamayan sol cemaatleşir, cemaatleşince birbirlerine girer.

Solda 50-60 tane örgüt var, bunların bir kısmı gerçek ayrılıklara dayanıyor, ayrımlar önemliyse devam etsin. Ama öte yandan da Türkiye solunun toplumsallaşması durumunda benzer şeyleri söyleyenler bir araya gelecek."

'Üç parti arasında hiçbir sorun yok ama yol haritasında bir tıkanma yaşadık'
"TKP neden HDP'nin dışında kaldı ve ne yapmaya çalışıyor?" sorusu:

Üç parti, SOL Parti, EMEP ve TKP HDP'nin çağrısından çok önce bir araya geldi, temel ilkelerde anlaştı. Bunlar laikliği savunan, emek eksenli ve anti-emperyalist bir tutum belirledi.

Üç parti arasında hiçbir sorun yok ama yol haritasında bir tıkanma yaşadık. SOL Parti ve TKP bu ilkelerin kesin sınırlar içinde savunulması ve devrimci sosyalist bir alternatifin ortaya konulmasında bir perspektife sahip. EMEP'se bunu biraz genişletme, biraz daha halkalar halinde giden bir ittifak politikası tercih ediyor. Ancak EMEP'le görüşmelerimiz devam ediyor.

Bu üç parti seçimlerden ibaret bir ittifak kurmadı. Ne yapacağımızı konuşmak için bir araya geldik, tabii ki de seçimler de bunun bir parçası. TKP bu konuda çok kararlı, biz kesinlikle birlikte bir aday çıkarma yanlısıyız. Birlikte çıkmıyorsa sadece TKP değil, sosyalist bir adayın temsil edilmesi taraftarıyız.

Bu 'Erdoğan'ın kazanmasına yardımcı olur mu olmaz mı?' tartışmasında zaten sözümüzü söyledik, özenli davranırız dedik, ancak bu susup oturmak anlamına gelmiyor."

[Yüzde 7'yi geçebilir misiniz?] "Bu soruya çok tuhaf bir yanıt vereceğim, bu iddiayla hareket etmek zorundayız. Bugün Türkiye'de gerçek anlamda tek siyasal oluşum sosyalistlerdir."

'Bizim buradaki tarafımız Rusya ve Ukrayna'daki emekçilerdir'
[Rusya-Ukrayna savaşı ve TKP 'Putinci' mi?] "Yıllarca şu nakarat: Komünistler Moskova'ya. Bu suçlama geldi ama bu suçlama çok boşa düştü. TKP işgal başlamadan önce Putin'in Donbass bölgesine dair konuşmasında çok somut bir taraf aldı, askeri harekât başladığında da çok net bir taraf aldı. Bizim buradaki tarafımız Rusya ve Ukrayna'daki emekçilerdir, iki yönetim de bizim taraf olabileceğimiz bir unsur değildir dedik. Ama izlemiyorlar, okumuyorlar, 'Putincilik'le suçluyorlar.

Putin'in karşısında NATO gibi bir güç, bir de Zelenskiy gibi faşizan bir figür var, dolayısıyla birilerinin 'sempatiyle' bakılabileceği çok şey var ortada. Ama buna rağmen bugünkü Rusya yönetimi TKP tarafından herhangi bir sempati beslenebilecek yönetim olarak görülmüyor. İlk başta biz sınıfsal bakarız. Oradaki yönetici sınıf kapitalist sınıf, Putin de bunun başında. 2. olarak Putin bir anti-komünist. Deniliyor ki "Putin NATO'yu durduruyor", durduruyor mu gerçekten? Bu direnci Rusya emekçileri için değil, o oligarkların düzeni için gösteriyor. Şimdi Mali'ye uzandılar, dünyada bir paylaşım savaşı dönüyor.

Sermaye her yerde genişlemek ister. Bizim Türkiye'deki bu inşaat sermayesi Ukrayna'ya baktığı zaman gülüyordur. Bu kadar kan, gözyaşı kime yarıyor? Parayı kim tutuyorsa o barış döneminde de savaş döneminde de kazanıyor."

'İnsanların herhangi bir varlığı yok, insanlar yoksul. Bakın üç gündür manda yoğurdu konuşuluyor'
[Komünistler her şeyi kamulaştıracağız derken insanların evlerini ellerinden mi alacak?] İnsanların herhangi bir varlığı yok, insanlar yoksul. Biz insanların evi arabasıyla niye uğraşalım? Bakın üç gündür manda yoğurdu konuşuluyor. Burada bir ahlaki sorun var. Türkiye'de bugünkü düzenin kaymağını yiyen zenginler manda yoğurduyla ifade edilemez.

Biz bütün insanların hiçbir bedel ödemeksizin konutu olacağını söylüyoruz, komünizm bu. Bu şirketlerin hepsine el konulacak. Akarsulara, madenlere [zenginler] her şeye el koyacaklar sonra 'komünistler mülkiyet düşmanı' diyecekler. Biz o mülkiyete karşıyız.

'Tüm insanların refah içinde yaşayabileceği, eşitlikçi bir düzen getireceğiz'
Borçsuz, para derdi olmayan bir hayat mümkün mü? Mümkün. Temel ihtiyaçlar karşılandıktan sonra elindeki para senin olacak. Sermaye sınıfının üzerine çöktüğü zenginlik manda yoğurdu meselesi değil, her şeye çökmüş durumdalar, madenlere, elektriğe... Bu sınıfın egemenliği sona erdiği zaman tüm insanların refah içinde yaşayabileceği, eşitlikçi bir düzen getireceğiz. Biz niye insanların evlerine çökelim?"

'Tarikatlar kapatılacak, dağıtılacak'
[Komünistler ibadetlere yasak getirecek mi?] Komünistler en gelişkin ahlâkı savunanlardır, insanın insanı sömürmemesini, eşitliği savunanlardır bu bir. İkincisi; her türden inanç ve ibadet özgürlüğü temel insan hakkı, temel insan haklarına dokunulamaz. Bunu şirin gözükmek için söylemiyorum. [Yani camileri kapatmayacaksınız?] Niye kapatalım? Ama her tarafa cami dikilmesini bunun bir mücadele konusu haline getirilmesiyle tabi ki mücadele edeceğiz.

Bu partinin ağzından insanların dinsel inancına hitap eden hiçbir şey çıkmaz. Bunu ayıp kabul ederiz, bizim partimizde inançlı insanlar da var inanmayan insanlar da.

[TKP’nin başörtülü adayı vitrine konulmak için miseçildi yoksa hakikaten komünist miydi?] Hakikaten komünist, hâlâ partimizin üyesi. Tek bir adayımız vardı, çok iyi emekçiydi, öne çıktı. Biz onun türbanıyla ilgilenmedik.

Ama bir söz aldık, seçilirse çıkartacaktı, çünkü kamusal bir görev yapacaktı. [Bu bir baskı değil mi?] Hayır kendi iradesiyle konuştu, kabul etti. Bir siyasi parti bir tutarlılığı olan partidir. Ben özgür bir insanım ve benim özgürlüğüm Türkiye Komünist Partisi’nin programını savunmaktır. Kimse beni silah zoruyla tutmuyor partide. Ben bugün çıksam bu programdan partinin sonra görüşlerine tamamen ayrı şeyler söylersem, parti de beni atsa, ben ‘özgürlüğüme dokundun’ mu diyeceğim? Baskı falan değil, bizim partimiz kamusal alanda dinsel sembollere karşı çıkıyor.

Bizim partide çok fazla başörtülü, türbanlı üye var. En çok da bizim partimizde rahatlar. Çünkü kimse ne el üstünde tutuyor kıyafetleri yüzünden ne de eleştiriyor. İlgilenmiyoruz, kimse ilgilenmiyor.

Ama dediğim gibi Türkiye’de laiklik ayaklar altına alındı, tarikatlar var o var bu var. Biz bazı konularda dik durmak zorundayız. Tarikatlar kapatılacak, dağıtılacak. Tarikat yurtları kapatılmadan laiklik de olmaz. ‘Yok onlar sivil toplum örgütleriymiş’ hayır!

Temel çizgilerimiz var, laiklik. Siyasetçiler din adına ya da dinsel referanslarla konuşamaz.

'Biz bu düzeni değiştirmek istiyoruz'
[Göçmen tartışması] Bu ülkeye hangi nedenlerle olursa olsun, gelip bu ülkenin yoksulları, emekçileri gibi ve onlardan daha fazla sömürülen herkes bizim kardeşimizdir. Bu hümanist bir bakış açısı değil, biz bu düzeni değiştirmek istiyoruz. Bu insanlar kendi istekleri dışında bir savaş nedeniyle geldiler. ‘Onları yollayacağız, sınırları kapatacağız’ bu sağ popülizm her tarafta var. Niye? Prim yapıyor, herkes işsiz, sanıyorlar ki kendi yoksulluklarının ardında Suriyeliler var. Suriyeliler, Afganlar olmasaydı yoksulluk olmayacak mıydı?

Göçmen meselesine gelince, burada şunun yapılması gerekiyor, Türkiye’nin Suriye’deki yıkıcı rolü. Türkiye Suriye’nin bu hale gelmesinde sorumlu ülkelerden biridir, hâlâ oradayız, silahlı kuvvetler var. Dolayısıyla Suriyeli göçmenlere laf edileceğine Türkiye’nin Suriye politikalarına direnmek gerekir. Suriye’den bütün yabancı ülkelerin çekilmesi gerekiyor.

Bizim tarih boyunca, Marx’tan beri tutarlı bir çizgimiz var, bu iyi bir şey, düşüncelerimiz döneme göre değişmiyor. Liberaller bizi siz eski kafalısınız diye suçluyorlar. Liberallerin tezleri daha eski, daha arkaik şeyleri savunuyorlar. Bu düzene bakınca neyi savunabiliyorsun? Kapitalizm çürümüş, eskimiş, insanlığa verebileceği hiçbir şey yok. Bir ülke var mı “yaşanabilecek” denilen. Salgın oluyor rezil oluyor, savaşlar çıkıyor, liderlere bakıyorsunuz hepsi bir tuhaf. Kâbus gibi.

  YORUMLAR 0 Yorum YORUM YAP
Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  DİĞER GÜNDEM Haberleri
HABER ARŞİVİ
Tüm Anketler
Web sitemize nasıl ulaştınız?
BİZİ TAKİP EDİN
  • YUKARI