anani kanguru gibi ziplatip sikiyorum

Karabağ: '30 yıldır işgal altında bir Türk toprağı'

İYİ Parti İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu, uğruna binlerce yaşamın yitirildiği Dağlık-Karabağ meselesiyle ilgili Ahsen Melek Kocatürk'e özel açıklamalarda bulundu.
 Tarih: 20-10-2020 14:56:06   Güncelleme: 20-10-2020 15:33:06
Karabağ: '30 yıldır işgal altında bir Türk toprağı'

 

Ermenistan ve Ermeni ahali, en huzurlu, en güzel, en güvenli yıllarını Türklerle beraber yaşadılar. Biz Anadolu’ya girdiğimizde Alparslan’ın ordusunda da var olduklarını biliyor tarih ama o zaman da şimdi de olan şey aynı. Güçlüden yana olmak, güçlüyle beraber olmak gibi bir mizaçları var. O zaman Bizans’la beraber olmaktan vazgeçip Türklerle beraber oldular. Türklerle beraber oldukları bu dönem, hem kültür olarak, hem dil olarak hem inanç olarak kendilerini muhafaza edebildikleri müstesna bir dönemdir. Yine Osmanlı devletinin zayıfladığı zamanlarda bir güçlüden yana olma hevesine kurban gittiler. Onlar, Türklere ihanet etmeleri karşılığında kendilerine vaat edilen huzuru hiçbir zaman bulamadılar. Aslında özelde Ermeniler, genelde de Türk Milletine, Türk devletine ihanet etmeleri karşılılığında kendilerine huzur vaat edilen hiç kimse bu huzuru bulamadı. Ne Balkanlar’da, ne Ortadoğu’da ne Kafkaslar’da… Dolayısıyla bunların çok acı tecrübelerle belki şimdi fark ettikleri, belki itiraf edemedikleri şey şudur; Türklere ihanet etmeleri karşılığında kendilerine vaat edilen huzurdansa Türklere komşu olarak yaşadıkları dönemleri belki hayırla yad ediyorlar. Dolayısıyla Ermenistan’ın bugün fakirlik içerisinde diasporanın kendilerine gönderecekleri, ihanet karşılığı kendilerine verecekleri 3-5 kuruşa tamah etmiş bu “Taşnak” yöneticilerinden kurtulması lazımdır. Ermenilerin, diasporanın kendilerine gönderecekleri 3-5 kuruşla hayatlarını idame ettirmeleri bundan sonra mümkün değildir. Türk’e düşman olarak, böyle aç sefil perişan yaşamaktansa; Türk’e dost olarak, huzur içinde, güven içinde yaşayabilirlerdi. Daha önce bunu gördüler. 100 yıldır kendilerine vaat edilen bir devletçikte güya huzur bulmaya çalışıyorlar; buldukları şey ise açlıktır, sefilliktir, perişanlıktır. Rusların kendilerine verecekleri silahla veyahut kendilerine yapmasını istedikleri için avaz avaz bağırdıkları yardım talebiyle Türkler karşısında kendilerini korumaya çalışıyorlar. İşgal ettikleri topraklardan çekilip Türklerle iyi komşu olmaya karar verirlerse; kendilerine vaat edilmiş huzurun 100 katını 1000 katını Türklere komşu olarak bulabilirler. O yüzden burada, birkaç şeyi bir arada planlamak zorundayız. Biz kan dökmeyi seven bir Millet değiliz. Ancak başka Milletlerin savaşmaya takatinin yetmediği şartlarda Türk Milletinin taarruz kabiliyeti vardır. Vatan aidiyetimiz, toprak sadakatimiz, vatana karşı hassasiyetlerimizin maddi bir güçle alakası yoktur. Yani biz, başka hiçbir Milletin savaş planlayamayacağı şartlarda, savunma planlayamayacağı şartlarda taarruz planladık. Bu Anadolu’yu kendimize vatanlaştırma iradesini koyduğumuz zaman bunu bir kere daha ispatladık. Bugün kan hafızası deniyor, Azerbaycan Türkçe’sinde var bu. Hafızamızda olan şeyler mutlaka bir gün ön plana çıkıyor.

Bu yüzyılın başında bir Ermenistan devletçiğiyle bağrımıza bir hançer gibi saplanmış Azerbaycan’ın Karabağ’ı veya Zengizor gibi mevkileri Stalin’in Ermenistan’a verme sebebi; Adriyatik-Çin Seddi naralarını 90’larda atmış olmamız ve kalbimizin geldiğimizden beri oraya bağlı olmasıydı. Yani Kafkas İslam Ordularının buraya (Zengizor’a) göndermiş olduğu Nuri Paşa komutasındaki şehidin, şühedanın da aslında hissiyatı bugünkü hissiyatımızla aynıdır. Yani burası Türk yurdudur. Kadim Türk yurdunu şu anda mezarlarını ziyaret ettiğimiz nerden geldiği bilinmez Türk çocukları kurtardı; yeniden Azerbaycan’ı vatanlaştırdı. Dolayısıyla bu toprağın üzerindeki varlığımızın iddialarının arkasında gücümüz değil kalbimiz, maddi imkanlarımız değil yüreğimiz var. Yüreğimizle beklediğimiz vatanı, silahlarla elimizden almaya kimse kalkamaz. Kalkınca ne olduğunu bir kere daha ispatlamıştık, yine ispatlayacağız. Bu mesele üzerinde birkaç şeyi bir arada yapmak zorundayız. Efendim biz kendisine yapılan suikastleri, kendisine yapılan zulümleri çok rahatlıkla anlatabilmeyi başarabilmiş bir Millet değilizdir. Ermenilerin bize yapmış oldukları eziyetleri, ırzımıza iffetimize musallat oldukları, canımıza kastettikleri, köyde çoluk-çocuk demeden herkesi katlettikleri o derin acılarımızı anlatmaktan biz imtina ettik; büyük Milletlerin böyle bir problemi vardır. Tarihin şahit olduğu en büyük Milletlerden biridir Türk Milleti. Türk Milleti, tebaalarının kendilerine yapmış olduğu ve izzetlerine, iffetlerine musallat oldukları hiçbir detayı anlatamamışlardır. Biz hem ağlamayı seven bir Millet değilizdir hem de kendimize yapılanları kayda geçirmeyi seven bir Millet değilizdir. Ermeniler bizim yapmadıklarımızı yapmışız gibi anlattılar; biz onların yaptıklarını bile anlatamadık. O yüzden; bizimki kayıt-kuyut işi değildir.

Vatanımıza hangi hassasiyetlerle bağlıyız, irademiz ortadadır. Göz dikenler, ne tür bedel ödemeyi göze alırlarsa o bedeli ödeme kararlılığıyla gelirler biz de ödetiriz. Üzerinde yaşayan son Türk kalana kadar Türklerin ayak bastığı her yer Türk toprağıdır. Dolayısıyla bizim için bundan sonraki süreçte Karabağ’ın ne kadarını alabiliriz veya ne kadarı bizim elimize gelir bunları şimdi strateji olarak planlayabilirler. Ancak biz işgal edilmiş topraklarımızın bir santimini bunlara bırakmama kararlılığıyla yürüyoruz. Şimdi hepsini kurtarmak isteriz; muvaffak olup engelleyebilirlerse bizi bir kısmını ellerinde tutarlar sonra yine alırız. Yani biraz engellerler, birazcık bizim üstümüze tazyik uygularlar ama asla unutmayız; bu da bizim kan hafızamız. Asla unutmayız! Unutmadığımız, hafızamızda yer tutan her yer bizim olana kadar da mücadelemizden vazgeçmeyiz. Dolayısıyla bugün Azerbaycan’ın arkasında sadece 10 Milyon Azerbaycan Türk’ü değil; 83 Milyon Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Türk’ü de var. Bu toprakların üzerinde yaşayanlar kadar altında yatanlar var. Dünyada Türk’ün yaşadığı coğrafyanın belki de en büyük alameti şudur; “üstünde yaşayanlar kadar altında insanların yattığı topraklardır bizim topraklarımız”. O yüzden bizim hem mezarlarda ordularımız hem göklerde ordularımız hem de toprakların üstünde ordularımız var. Gelen öyle gelir, bulan bizi öyle bulur. O yüzden bundan sonra da biz tereddütte değiliz, ezgin değiliz. Ancak Türk’ün talihi çetindir, Türk’ün tarihi çetindir. Türk’e düşmüş kendisine ait olan şeyleri paylaşma iradesinin sonu hep böyle hicranla buluşmuştur, hep böyledir. Sükunet zamanı herkes Türk’tür. Ancak savaş zamanı sadece Türk’ler Türk’tür. Öyledir o, her zaman öyledir. Türk kendine ait olan her şeyi başkalarıyla paylaşabilme erdemi gösterebilmiş bir Millettir. Yani biz, bizim olan her şeyi başkalarıyla paylaşabildiğimiz için büyük bir Milletiz. Dünyada bizim kadar kendisine ait olanları başkalarıyla paylaşmaktan iftihar eden başka bir Millet de yoktur. Bu bolluk zamanıdır. Darlık zamanında bizimle paylaşanlar, bizimle paylaştıklarına şükürsüzlük ederlerse; zor zamanda sadece Türkler Türk’tür. O yüzden bugün Türk’ün zor zamanıdır. Bugün sadece Türkler Türk’tür ve Türklerin kendilerine ait olanları beklemeye takatleri yeter.

Ermenistan, Karabağ’ı ne kadar elinde tutabilir bilmiyorum. Ne kadar uluslararası organizasyonu kendi arkasına alacak bilmiyorum. Gelinecek, biz şimdi burada yapacağımız işler var. Türkiye Cumhuriyeti Devleti sivil saldırıları duyuracak. Türk Milleti, bu savaş dışı alanlara yapılan saldırıları, çocukları ve kadınları katletmeyi kendisi için bir provokasyon gibi kullanan Ermenilerin yaptıklarını duyuracak. Ermenistan, Rusların kendilerine güvenlik şemsiyesi oluşturması için Azerbaycan’ın da kendisine saldırmasını planlayarak böyle yapıyor. Yani şu anda Ermenistan topraklarına bir saldırı olmadığı için Ruslardan bir güvenlik şemsiyesi kendilerine sunulmadı. Dolayısıyla onu sağlamak için sivil hedeflere saldırıyor ki Azerbaycan da sivil hedeflere saldırsın ve bu Rusların tekrar devreye girmesine imkan oluştursun, hevesleri bu. O yüzden Ermeni vatandaşları bilsinler ki; Azerbaycan, Ruslardan da Fransızlardan da Amerika’daki diasporanın sağlamış olduğu imkanlardan da çok daha güvenli bir dosttur. Eğer bilirlerse, hukuka riayet ederlerse, işgal ettikleri topraklardan çekilirlerse; Azerbaycan’la dost olmak, kardeş olmak; Fransa’ya köpek olmaktan iyidir. Diasporanın yalanlarıyla beraber yaşadıkları milletlerin kanına canına musallat olmak, bunlarla beraber olup kardeş olmaktan daha kötü bir tercihtir. Dolayısıyla kardeş olsunlar, komşu olsunlar, hukuklarına halel gelmez. Türk’e dost olan huzur bulur. Türk’e düşman olanın bulacağı hiçbir şey yoktur.

Tavsiyemiz, Ermenistan’daki belki Taşnak örgütünün liderleri gibi davranan Ermenistan yöneticilerinin elinden Ermeni vatandaşları da kurtarmak lazımdır. Bunların elinde heder oldu Ermeni vatandaşlar. Bunlar 1000 sene Türklerle kardeş gibi yaşadılar. Ne zaman ki ayrı bir devlet olma hayaline düştüler, ne zaman ki ayrı bir vatan kurma hevesine kapıldılar; bu ihanetleri karşısında hiçbir yerde huzur bulamadılar, topraklarını terk ettiler. Hrant Dink’in Türkiye’deki bölücüleri kastederek söylediği güzel bir laf var bunun her zaman akıllarında durması lazım. Türkiye’deki Kürtçülere, bölücülere Hrant Dink: “Kendi vatanımızdan ayrılarak ayrı bir vatan kurmak hevesine düştük yüzyılın başında, biz bu hevesin bedelini 1000 yıldır yaşadığımız topraklara pasaportla girerek ödedik. Eğer siz de beraber yaşadığınız topraklarda ayrı bir vatan kurma hayaline kapılırsanız şimdi vatandaşı olduğunuz ve huzur içinde yaşadığınız bu topraklara pasaportla girmek zorunda kalırsınız “dedi. Çok hakikatli bir hatırlatmadır bu. Aynı şey herkesin kulağında olsun.

Karabağ’la ilgili söylenecek şeyler tükendi aslında. 30 yıldır işgal altında bir Türk toprağı. Nuri Paşa, orayı, Gence’yi, Bakü’yü, Dağıstan’ı kurtarmıştı Kafkas İslam Ordularıyla. 102 yıl sonra biz buradayız. Onların torunlarıyız. Belki isimlerini bilmiyoruz. Onlar bizim iftihar ettiğimiz insanlar. Biz bugün hangi duygularla buradayız? Biz de 100 yıl sonra milletimizin ismimizi dualarla andığı işleri yapabilmek için buradayız. Birbirlerine sorumluluklarını bayrak yarışı gibi devreden milletlerle zor mücadele edilir. 100 yıl sonra dedelerinin bastığı yerlere şerefle basan torunları olan milletlerle zor mücadele edilir. İsimlerini bilmediğimiz dedelerimizin bize bırakmış oldukları sorumlulukları, biz de 100 yıl sonra çocuklarımız gelsinler bizi bulsunlar hissiyatıyla karşılıyorsak, bizimle zor mücadele edilir, bunu herkes bilsin.

  YORUMLAR 0 Yorum YORUM YAP
Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  DİĞER GÜNDEM Haberleri
HABER ARŞİVİ
Tüm Anketler
Web sitemize nasıl ulaştınız?
BİZİ TAKİP EDİN
  • YUKARI