Uygulamamızı ziyaret ederek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Türkiye’nin genç nüfus avantajı yerini yaşlanan bir topluma bırakıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2024 verilerine göre, 65 yaş ve üzeri nüfus son beş yılda yüzde 20,7 artarak 9 milyonu aştı. Bu oran, toplam nüfusun yüzde 10,6’sına karşılık geliyor. Uzmanlara göre bu durum, sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda köklü dönüşümleri zorunlu kılıyor. Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü’nden Dr. Gamze Hayırsever, Türkiye’nin yaşlanan toplum sürecine nasıl hazırlanması gerektiğini değerlendirdi.
Dr. Hayırsever, Türkiye’de yaşlı nüfus oranının ilk kez çift hanelere ulaştığını hatırlatarak, “Bu oran 2030’da yüzde 13,5’e, 2060’ta ise yüzde 27’ye çıkacak. Yaşlanma yalnızca bireysel bir süreç değil, toplumsal sistemleri de doğrudan etkileyen bir dönüşüm” dedi.
Türkiye’nin sosyal politikalarını yeni demografik yapıya göre yeniden düzenlemesi gerektiğine dikkat çeken Hayırsever, emeklilik sonrası dönemin yalnızca dinlenme değil, üretkenliğin sürdüğü bir evre olması gerektiğini vurguladı. Gönüllülük, yarı zamanlı çalışma ve yaşam boyu öğrenme gibi olanakların yaygınlaştırılması gerektiğini belirtti.
Ayrıca sağlık sisteminin de bu değişime uyumlu hâle getirilmesi gerektiğini belirten Hayırsever, “Kronik hastalık yönetimi, evde bakım hizmetleri ve geriatri uzmanlığı gibi alanlarda kapasitemizi artırmalıyız” ifadelerini kullandı.
Hayırsever, yaşlanan nüfusun kent yaşamı üzerindeki etkilerine de değindi. “Ulaşım, erişilebilirlik, park ve sosyal alanlar gibi temel unsurlar yaş dostu biçimde tasarlanmalı. Bu düzenlemeler sadece yaşlılar için değil, tüm toplum için kapsayıcı kentler anlamına gelir” dedi.
Yaşlı bireylerin dijitalleşen dünyaya entegre olabilmesi için desteklenmesi gerektiğini belirten Dr. Hayırsever, “Teknolojiye erişim yeterli değil. Kullanıcı dostu çözümler, dijital okuryazarlık eğitimleri ve rehberlik sistemleri geliştirilerek yaşlı bireylerin e-devlet, sağlık uygulamaları ve günlük dijital işlemlere dâhil olması sağlanmalı” dedi.
Geleneksel üç kuşaklı aile yapısının giderek azaldığını ifade eden Hayırsever, yalnız yaşayan yaşlı bireylerin arttığına dikkat çekti. Bu durumun sosyal izolasyon riskini yükselttiğini söyleyen uzman, sosyal destek ağlarının güçlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
Toplumda yaşlılara yönelik olumsuz algılara da değinen Hayırsever, “Yaşlılık genellikle bir yük gibi görülüyor, oysa bu bireyler deneyim ve bilgi birikimi açısından toplumun en önemli kaynakları. Bu birikimi değerlendiren toplumlar sağlıklı dönüşümler yaşar” şeklinde konuştu.
Son olarak Türkiye’nin gençlik döneminden olgunluk çağına geçtiğini ifade eden Dr. Hayırsever, “Bu değişim sadece devlet politikalarıyla değil, bireysel ve toplumsal farkındalıkla da karşılanmalı. Yaşlı bireyleri yalnız bırakmayan, onları topluma entegre eden modeller geliştirmeliyiz” diyerek sözlerini tamamladı.
Haber Merkezi: Melisa Altuntaş