Yeni asgari ücretin açıklanmasıyla birlikte ekonomi gündemi yeniden ücret–enflasyon dengesi etrafında şekillenmeye başladı. Ekonomist Levent Işık, 2026 yılı için belirlenen 28 bin 75 TL’lik asgari ücretin, yalnızca bir ücret artışı değil, ekonomi yönetiminin enflasyonla mücadelede izleyeceği yolun açık bir göstergesi olduğunu söyledi.
“İLERİYE DÖNÜK ÜCRET POLİTİKASI TERCİH EDİLDİ”
Işık, ekonomi yönetiminin geçmiş enflasyonu telafi etmek yerine, beklenen enflasyona uyumlu bir gelir politikası izlediğini belirtti. Bu yaklaşımın teknik olarak ücret–fiyat sarmalını kırmayı hedeflediğini ancak kısa vadede hane halkı üzerinde ciddi baskı yarattığını ifade etti.
AÇLIK SINIRI İLE ÜCRET ARASINDAKİ MAKAS RİSK OLUŞTURUYOR
Asgari ücretin, Türk-İş’in açıkladığı 29 bin 828 TL’lik açlık sınırının altında kalmasının, toplumsal dayanıklılığı zorladığını vurgulayan Işık, bu durumun ekonomi politikasının en kırılgan noktası olduğunu söyledi.
ASGARİ ÜCRETLİ TOPLUM GERÇEĞİ
Türkiye’de ücret yapısının geniş kesimleri kapsadığını hatırlatan Işık, çalışanların büyük bölümünün asgari ücret ve çevresinde gelir elde ettiğine dikkat çekti. Bu nedenle asgari ücretteki reel kaybın yalnızca düşük gelir grubunu değil, orta gelir kesimini de doğrudan etkilediğini belirtti.
ENFLASYON DÜŞERSE TABLO DEĞİŞEBİLİR
Işık’a göre, 2026’da baz etkisi ve yönetilen fiyatlar sayesinde enflasyonun yüzde 20’nin altına gerilemesi halinde, yılın ikinci yarısında ücretlerdeki kayıp kısmen telafi edilebilir. Ancak gıda ve barınma fiyatlarında kalıcı yüksek seyir, bu dengeyi bozabilir.
KRİTİK EŞİK: 2026 ENFLASYONU
Enflasyonun 2026’da yüzde 20’nin altına gerilemesi halinde yılın ikinci yarısında kayıpların kısmen telafi edilebileceğini belirten Işık, aksi senaryoda reel ücret erimesi ve gelir adaleti tartışmalarının derinleşeceği uyarısında bulundu.
Haber Merkezi: Melisa Altuntaş
