Uygulamamızı ziyaret ederek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Lozan Barış Antlaşması, modern tarihin en önemli diplomatik belgelerinden biri olarak kabul ediliyor.
24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre’nin Lozan kentinde imzalanan bu antlaşma, sadece Türk milletinin bağımsızlığını değil, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası alandaki meşruiyetini de ilan etmiş oldu.
Lozan Antlaşması ile Türkiye’nin bugünkü sınırları büyük ölçüde belirlendi. Antlaşma, Kurtuluş Savaşı’nın ardından kurulan Ankara merkezli yeni hükümetin, İstanbul’daki Osmanlı idaresinden tamamen bağımsız olarak ilk kez uluslararası platformda tanınmasını sağladı. Böylece, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu belgesi niteliğini kazandı.
Antlaşmanın en önemli kazanımlarından biri, Osmanlı döneminde Batılı devletlere tanınan ekonomik imtiyazların, yani kapitülasyonların tamamen kaldırılması oldu. Bu adım, Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığının önünü açan en kritik gelişmelerden biri olarak değerlendirildi.
Lozan Antlaşması ile Türkiye’deki gayrimüslimler, resmi olarak “azınlık” statüsüne kavuştu. Bu kapsamda dini ve kültürel hakları uluslararası hukuk çerçevesinde güvence altına alındı. Öte yandan, Batı Trakya’da yaşayan Türk toplumuna da aynı şekilde azınlık statüsü verilerek karşılıklı denge kuruldu.
Ege Denizi’ndeki adaların statüsü de Lozan kapsamında netleştirildi. Türkiye, 1913 yılında imzalanan antlaşmalarla Yunanistan’a bırakılan Midilli, Sakız ve Sisam gibi adaları tanıdı ve bu adalardaki egemenlik iddialarından resmen vazgeçti. Ancak Bozcaada ve Gökçeada Türkiye’nin kontrolünde kaldı ve stratejik önemi korundu.
Lozan Antlaşması’nın imzalanması, sadece savaş meydanlarında kazanılan bir zaferin değil, diplomatik bir mücadelenin de başarıyla sonuçlandığını gösterdi. Bu yönüyle Lozan, Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi ve hukuki temel taşlarından biri olarak bugün hâlâ büyük önem taşıyor.
Haber Merkezi: Melisa Altuntaş