22 Yıldır Devam Eden Büyük Ortadoğu Projesi: Teröristlerle Yürünmeyen Yol
Son 22 yıl içerisinde Türkiye, Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde birçok zorlu süreçten geçti. Bu projede, çeşitli terör örgütleri ve onların uzantılarıyla girilen işbirlikleri, bugüne kadar defalarca denendi. Ancak her denemede olduğu gibi, bu süreçlerin nihai hedefi de netleşmiş görünüyor: Türkiye’nin bölünmesi ve Cumhuriyetin değerlerinin aşındırılması. Bugün de benzer bir süreç tekrar başlatılmış durumda.
Daha önce de yanlarına aldıkları terör örgütleri, bir süre sonra kendi çıkarlarına göre ya ortaklarından birini terörist ilan etti ya da ortak olarak aldıkları kişiler zaten teröristti. Bu durum, aslında bugüne kadar teröristlerle yürütülen yolların hiç de yeni olmadığını gösteriyor. İlk denemeler, 2009 yılında yaşanan ve “Habur Rezaleti” olarak bilinen süreçle başlamıştı. O dönemde terör örgütünün silah bırakacağı vaat edilmişti, ancak sonuç büyük bir hayal kırıklığına yol açtı.
Cumhuriyetin Temelleri Zayıflatıldı
Bu süreçlerin, Ergenekon ve benzeri davalarla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin zaafa uğratılmasından sonra hız kazandığını unutmamak gerek. Türk yargı sisteminin FETÖ’nün eline geçtiği o dönemde, “demokratikleşme” adı altında Türkiye’nin milli güvenliği tehlikeye atılmıştı. Özellikle 2010 yılında, “yetmez ama evet” kampanyası ile vatandaşlar ikna edilmeye çalışıldı. O dönemdeki vaatler, “Cumhuriyet parantezini kapatma” gibi büyük bir değişimi içeriyordu. Ancak o zaman da, bu adımların sadece bir illüzyon olduğu ve toplumun çıkarlarını göz ardı eden bir politik anlayışa hizmet ettiği ortaya çıkmıştı.
Açılım adı verilen süreç de, aynı şekilde Türkiye’nin ulusal güvenliği ve toplumsal yapısını sarsmaya yönelikti. Özellikle 2013’te çözüm süreci olarak bilinen dönemle birlikte, yine aynı aktörler, teröristlerle pazarlık masasına oturmuş ve “barış” adı altında çok tehlikeli adımlar atılmıştı. Ancak süreç, 6-8 Ekim olaylarıyla sona erdi. Erdoğan’ın da 2015’te çözüm sürecini rafa kaldırmasıyla, bir nevi tehlikenin farkına varıldığı anlaşıldı.
15 Temmuz ve Saray Rejimi
Bugün geldiğimiz noktada ise, 15 Temmuz darbe girişimi, devlete yönelik çok daha ciddi bir tehdidin simgesi haline geldi. O gece, Türk milletinin iradesiyle engellenen darbe, aynı zamanda saray rejiminin ve iktidarın nasıl bir yozlaşma içine girdiğini de gösterdi. Devletin tüm organlarının ele geçirilmesi, bir anlamda Türk milletine karşı yapılan bir kalkışma olarak değerlendirilebilir.
Devletin temelleri artık sadece bir avuç kişi tarafından yönetiliyor ve bu yönetim, halkın iradesiyle değil, gücü elinde tutanlarla şekilleniyor. Son 10 yıl içerisinde yaşananlar, adeta bir mafya düzeninin inşa edilmesinin önünü açtı. Cinayetler, mafya ilişkileri, devletin içindeki çürümüşlükler, adaletin yok oluşu bu sürecin somut göstergeleridir.
“Bu Bir Kalkışmadır”
Bugün, gözlerimizin içine baka baka, 50 bin insanın katilini, meclise davet edebilen bir iktidar var. Bu ahval, yalnızca bir hükümetin hatası değil, aynı zamanda Türk milletinin varlığına karşı yapılmış bir kalkışmadır. Şu an yaşadığımız bu durum, tarihsel olarak da benzer kalkışmalarla karşılaştırılabilir. Hükümet, devletin başını belirleyenler, Türk milletinin birliğini ve beraberliğini parçalamak için harekete geçmiş durumda. Tüm bu yaşananlar, bir kalkışmanın parçası olarak değerlendirilebilir.
Bu kalkışmanın hedefi ise sadece bir parti değil, bir milletin varlığı ve bağımsızlığıdır. Tıpkı Sevr ve Mondros anlaşmalarında olduğu gibi, Türk milletinin vatanı işgal edilmek isteniyor. Ama bu kez, işgalin adı başka.
Kimle Barışacaksınız?
Bugün sorulması gereken en önemli soru şu: Kimle barışacaksınız? Kimlerin mücadelesini, kimler adına vereceksiniz? Öldürülen asker, polis, öğretmen, Kürt, Türk, Alevi, Sünni… Hepsi bu topraklarda bu mücadeleye, bu savaşa katıldılar. Şimdi barış adı altında hangi yüzle bu toprakları terk etmek isteyenlerle anlaşma yapacaksınız? Herkes kendi hesabını yapmalı, çünkü şu an Türk milletinin geleceği tehdit altında.
Cumhuriyetin Değerleri Korunmalıdır
Bize bugün “barış” adı altında dayatılan şeyin gerçek barışla bir ilgisi yok. Barış, terörle, ihanetle, vatan hainiyle yapılmaz. Bugün yapılmaya çalışılan şey, Türk milletinin bölünmesine, birliğinin parçalanmasına ve Cumhuriyetin temel değerlerinin yok edilmesine hizmet etmektedir.
Son olarak, tüm bu gelişmeler karşısında Türk milletinin hangi adımı atacağı büyük önem taşımaktadır. Cumhuriyetin temellerine sahip çıkan ve bu topraklarda birlikte yaşama iradesi gösteren herkes, bu sürecin sonunda ne yapılması gerektiğine karar verecek olanlardır.
İYİ Parti ve Milliyetçilik Vurgusu
“Bahçeli’ye Yanıt” başlığıyla devam eden kısmında, şu ifadeye yer verilmiştir: “Biz, cesareti ve şerefi 3 gram olanlar değil, Türk milletinin gerçek değerlerine bağlı olanların partisiyiz. Bu mücadelede doğru tarafta durmayanlar, tarih karşısında hesap vereceklerdir.”
Türkiye’nin geleceği, bugün bu topraklarda yaşayan insanların elindedir. Kimse, Türk milletinin iradesine karşı kalkışmalara göz yummamalıdır. Bu yolda, her Türk vatandaşı bu sorumluluğu taşımalıdır.