Ankara Kalesi’nde bulunan Kahve Müzesi, Türk kahvesinin Osmanlı’dan günümüze uzanan yolculuğunu ziyaretçilere sunuyor. Müzede sergilenen eserler, kahvenin saray kültüründeki yerinden Anadolu’da kahve geleneğine, “40 yıl hatırı vardır” sözünün kökeninden günümüzde Türkiye’de kahve ağacı yetiştiriciliğine kadar geniş bir tarihi mirası gözler önüne seriyor.
“KAHVE VE KÜLTÜRÜNÜ BİR ÇATI ALTINDA TOPLADIM”
Kahveci Muhammed Mücahit Çelebi, yıllardır sektör içinde edindiği birikimle böyle bir müze kurma fikrinin nasıl doğduğunu anlattı. Çelebi, birçok müzede kahve takımlarının dekor olarak kullanıldığını ancak kahve kültürünü anlatan bağımsız bir müze olmadığını fark ettiğini belirterek:
“Yaklaşık 5 yıldır mezat ve müzayedelerden topladığımız eserlerle bu müzeyi kurduk. Türk kahvesi ve kültürü dünyadaki tüm kahvelerin atasıdır. Kavurma, öğütme ve pişirme tekniklerini bulanlar Türklerdir. Bugün kahveyi farklı kılan en önemli özelliklerden biri de telvesiyle birlikte fincanda demlenmeye devam etmesidir.” ifadelerini kullandı.
OSMANLI VE AVRUPA’YA YAYILIŞ
Çelebi, kahvenin Osmanlı döneminde saraya girdiğini, savaşlarda dahi yanlarından ayırmadıklarını vurguladı. II. Viyana Kuşatması sırasında Osmanlı askerlerinin geride bıraktığı kahve çuvallarının, tercüman Kolschitzky tarafından sahiplenildiğini ve Avrupa’daki ilk kahvehanelerin bu şekilde açıldığını anlattı. Çelebi, “Osmanlı, fetihlerden sonra keyif kahvesi içmeyi hayal ediyordu. Bu kültür Avrupa’ya da bu şekilde taşındı” dedi.
ZAHMETLİ BİR HAZIRLIK SÜRECİ
Türk kahvesinin yapım sürecinin meşakkatli olduğuna dikkat çeken Çelebi, yeşil çekirdeklerin kavrulmasından soğutulmasına, dibek ve değirmenlerde öğütülmesine kadar geçen sürecin saatler aldığını belirtti. İstanbul Tahtakale’de açılan ilk kahvehanelerin bu süreci kolaylaştırarak kahveyi toplumsal bir kültüre dönüştürdüğünü söyledi.
ZİYARETÇİLERE DENEYİM SUNUYOR
Kahve Müzesi’nin yalnızca sergi alanı değil, aynı zamanda deneyim alanı olduğunu belirten Çelebi, “Tahmishane” adı verilen bölümde kahvenin mutfak kültürünün yaşatıldığını, “özümüze” odasında ise ziyaretçilerin köklerini hatırlatacak bir atmosfer bulduklarını söyledi.
“40 YIL HATIRI VARDIR” SÖZÜNÜN HİKAYESİ
Müze rehberliğinde anlatılan hikâyelerden biri de “kahvenin 40 yıl hatırı vardır” sözünün kökeni oldu. Rivayete göre bir kahvehanede yaşanan küçük bir ikram, yıllar sonra Rum işgali sırasında bir kahvecinin hayatını kurtardı. Çelebi, bu anekdotun Türk kahvesinin dostluk ve hatırla özdeşleşmesinin en önemli örneklerinden biri olduğunu vurguladı.
Kaynak:İHA