Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şule Ergün, Türkiye’nin nükleer enerji alanındaki gelişmelerini ve Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin son durumunu Manşet Haber’e özel değerlendirdi. Türkiye’nin ilk nükleer santral projesinin hem teknik hem de insan kaynağı açısından önemli bir dönüşüm süreci yarattığını belirten Ergün, nükleer enerjinin ulusal enerji politikaları içindeki stratejik yerini vurguladı.
AKKUYU’NUN İLK ÜNİTESİ 2026’DA DEVREYE GİRECEK Mİ?
Prof. Dr. Ergün, Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin birinci ünitesinin 2026 yılında elektrik üretimine başlamasının planlandığını belirtti. İlk projeksiyonlarda daha erken bir takvim bulunsa da, Türkiye’nin ilk kez böylesine büyük ölçekli bir nükleer projeyi hayata geçirmesi nedeniyle çeşitli teknik, idari ve finansal süreçlerin zaman aldığının altını çizdi.
Pandemi şartlarının da gecikmede rol oynadığını vurgulayan Ergün, “2026 yılı kabul testlerinin sağlıklı şekilde tamamlanması ve ilk ünitenin güvenle devreye alınması açısından en gerçekçi tarih olarak görülüyor” ifadelerini kullandı.
VVER-1200: PASİF GÜVENLİK SİSTEMİ
Akkuyu’nun toplam dört üniteden oluşacağını hatırlatan Ergün, tüm ünitelerde VVER-1200 tipi basınçlı su reaktörlerinin kullanılacağını belirtti. Dünyada geniş işletme deneyimi bulunan bu teknoloji, gelişmiş güvenlik donanımlarıyla ön plana çıkıyor.
Reaktörün öne çıkan özellikleri:
Uzun süre dış elektrik olmadan çalışabilen pasif güvenlik sistemleri,
Yedeklilik ve çeşitlilik prensibiyle tasarlanmış ekipman altyapısı,
Yer çekimi ve doğal dolaşım gibi fiziksel prensiplere dayalı kendiliğinden güvenlik mekanizmaları,
Fukushima sonrası yapılan iyileştirmelerin tasarıma entegre edilmiş olması.
Ergün, modern tasarım sayesinde ciddi kazaların oluşma ihtimalinin 10⁻³³ seviyelerine kadar düşürüldüğünün altını çizdi.
TÜRK MÜHENDİSLERİ PROJENİN ANA MERKEZİNDE
Akkuyu projesinin Türkiye’de nükleer alanda insan kaynağı gelişimini önemli ölçüde hızlandırdığını ifade eden Ergün, hem Türkiye’de hem Rusya’da verilen kapsamlı eğitimlerle yüzlerce Türk mühendisin yetiştirildiğini belirtti.
Türkiye’nin nükleer mühendislik eğitim geçmişine vurgu yapan Ergün:
İlk yüksek lisans programının 1979’da,
İlk lisans programının ise 1986’da başladığını hatırlattı.
“Türkiye’nin teorik bilgi altyapısı zaten güçlüydü, Akkuyu ise bu bilginin uygulamaya taşınması için çok büyük bir fırsat sundu” şeklinde konuştu.
ÇEVRESEL ETKİLER SÜREKLİ DENETİM ALTINDA
Nükleer santrallerin normal işletme koşullarında temel çevresel etkisinin ısıl deşarj olduğunu belirten Ergün, Akkuyu’da denize yapılan sıcak su deşarjının düzenli ölçüm ve denetimlerle kontrol edileceğini söyledi.
Uluslararası standartların nükleer güvenlik açısından bağlayıcı olduğunun altını çizen Ergün, bir santralin lisans alabilmesi için tüm güvenlik şartlarını eksiksiz karşılaması gerektiğini vurguladı.
YERLİ ÜRETİMİ ARTIRMAK İÇİN AR-GE YATIRIMLARI ŞART
Türkiye’nin mevcut nükleer santral projeleri, küçük modüler reaktör (SMR) planlamaları ve yeni nükleer yatırımlarının ülkeye büyük bir mühendislik tecrübesi kazandırdığını vurgulayan Ergün, yerli katkı oranının artırılması için şu unsurların kritik olduğunu belirtti:
Nükleer alana yönelik özel malzeme ve ekipman üretimi için Ar-Ge yatırımlarının güçlendirilmesi,
Üniversite–sanayi iş birliklerinin yaygınlaştırılması,
Küçük modüler reaktörlerin yerli teknoloji geliştirme açısından stratejik fırsat oluşturması.
KADIN MÜHENDİSLERİN ROLÜ GÜÇLENİYOR
Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Bölümünde kadın öğrencilerin yüksek oranda yer aldığını hatırlatan Ergün, kadınların dikkatli, titiz ve analiz odaklı yaklaşım biçimlerinin nükleer güvenlik kültürüne güçlü katkı sunduğunu vurguladı.
AKKUYU, TÜRKİYE’NİN ENERJİ DENGELERİNDE OYUN DEĞİŞTİRECEK
Santral devreye girdiğinde Türkiye’nin enerji arz güvenliğinin güçleneceğini belirten Ergün, Akkuyu’nun sağlayacağı stratejik katkıları şu şekilde sıraladı:
Elektrik sistemine kesintisiz ve güvenilir baz yük kapasitesi,
Yenilenebilir enerji kaynaklarının daha verimli entegrasyonu,
Fosil yakıt kullanımında planlama kolaylığı,
Türkiye’nin karbon emisyonu azaltım hedeflerine güçlü destek.
“ENERJİ ÇAĞINDA GENÇLERİN ROLÜ STRATEJİK ÖNEMDE”
Röportajın sonunda Prof. Dr. Şule Ergün, nükleer enerjinin güvenli ve sürdürülebilir şekilde kullanılabilmesi için bilimsel çalışmanın, şeffaflığın ve nitelikli insan kaynağının kritik olduğunu belirtti. Enerji sektörünün çok disiplinli bir yapıya sahip olduğunu hatırlatarak gençlere çağrıda bulundu:
“Bilişim çağının ardından enerji çağının başladığı bir döneme giriyoruz. Türkiye’nin hedefleri doğrultusunda gençlerin enerji sektöründe yer alması stratejik değer taşıyor” ifadelerini kullandı.
Haber Merkezi