İYİ Parti Genel Başkanı Akşener'den radikal açıklamalar

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında radikal açıklamalarda bulundu.
 Tarih: 21-10-2020 10:11:13
İYİ Parti Genel Başkanı Akşener'den radikal açıklamalar

 

Dünyaya 100 yıldır soykırım yalanı söyleyen Ermenistan, gerçek yüzünü bir kez daha gözler önüne serdi. Azerbaycan’ın Gence ve Mingeçevir kentlerine hem de ateşkes sözü verdikten birkaç saat sonra, füzeyle saldırdı. Savaş meydanında, arkasına bakmadan kaçan korkaklık, sivillerin canına kastetmeye devam etti. Yer utandı. Gök utandı. İnsanlık utandı. Ama onlar utanmadı. Vicdan hafızamıza bir kıyım daha eklediler. Daha bir yaşındaki Medine bebek, anasının koynunda can verdi. O artık bir melek. Biz, Medine’ye kıyanların gerçek yüzünü zaten biliyorduk. Biz, o yüzü daha önce Hocalı’da görmüştük. O nedenle, yıllardır yalanlarına kanan dünyanın, istifini bozmamasına da şaşırmadık. Biz yine kendi yaramızla, Biz yine kendi derdimizle, Biz yine kendi acımızla baş başayız. Abdürrahim Karakoç’un, Karabağ’a mektubunda söylediği gibi; “Kendimizden koptu kendi bağrımız

Zulüm girdabında yandı bağrımız

 Hedef tahtasına döndü bağrımız

Alevler sizdeyse, közü bizdedir. 

Sizdeki yaranın, özü bizdedir. 

Böyle geldi, böyle gitmez bu oyun

Zalimleri iflah etmez bu oyun

Umdukları gibi bitmez bu oyun

Mazlumun ekmeği, tuzu bizdedir. 

Sizdeki yaranın, özü bizdedir.” 

Yalancılar, zalimler, vicdansızlar duysun diye, Yüce Meclisin çatısı altında diyoruz ki; Tanrı Türk’e yar olsun, Azerbaycan var olsun!

Şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize şifa, Azerbaycan’a ve Türk Milleti’ne başsağlığı diliyorum.

Kafkasya’daki bu savaş bizlere bir kez daha diyor ki: “Türkiye güçlü olmak zorundadır.” Türkiye, ekonomisiyle, siyasetiyle, diplomasisiyle, ordusuyla güçlü olmak, sağlam durmak zorundadır. Ancak bugünkü iktidarda bunu sağlayacak beceri de, vizyon da maalesef yok. Şahsi ikbal derdine düşmüş bir anlayışın, ne ülkeye, ne de millete bir hayrı olmaz. Şahsi ikballerini koruyabilmek için her şeyi mubah görenlerin, milletin hazinesinden, devletin kurumlarına, el atmadıkları, ayarlarıyla oynamadıkları hiçbir kurum, hiçbir değer kalmadı. Bunun son örneğini Anayasa Mahkemesi tartışmalarında görüyoruz. Önce, ülkenin İçişleri Bakanı, gider yaptı. Ardından küçük ortak, koroya katıldı. Nihayetinde de Sayın Erdoğan, daha önce de birçok kez örneğini gördüğümüz üzere, “Meclis bir adım atarsa ben de desteklerim.” dedi. Son olarak, Anayasa Mahkemesi’nin bir üyesi çıktı, Kendi kurumunu siyasi malzeme yapmak isteyenlerin eline, altın tepside istedikleri fırsatı verip, tüy dikti. Ne kadar acı. Sosyal medyada, karşılıklı ışık yakıp söndüren polemiğin tarafları, Türkiye’ye nasıl hasar verdiklerinin farkında bile değil…

Anayasa Mahkemeleri, medeni dünyada, demokratik ülkelerin vazgeçilmez kurumlarıdır. Görevleri bellidir. Karar verirken, önlerine koydukları anayasa da bellidir. Buradan bir kez daha sesleniyorum;

Türk devletinin temel taşlarıyla oynamaktan bir türlü yorulmadınız.

Yargıdan elinizi çekin.

Anayasa Mahkemesini tartışacağımıza,

Gelin, halktan gizlenen Covid-19 vakalarını tartışalım.

Anayasa Mahkemesini tartışacağımıza,

Gelin, uzaktan eğitim sürecindeki beceriksizliği,

tableti veya bilgisayarı olmadığı için mağdur olan öğrencilerimizi tartışalım.

Anayasa Mahkemesini tartışacağımıza,

Gelin, Türkiye’nin dış politikadaki yalnızlığını ve düştüğü zor durumu tartışalım.

Anayasa Mahkemesini tartışacağımıza,

Gelin, şiddet gören, öldürülen kadınlarımızı;

tacize, tecavüze uğrayan çocuklarımızı tartışalım.

Anayasa Mahkemesini tartışacağımıza,

Gelin, 8 liraya dayanan doları, işsiz gençlerimizi ve geçinemeyen insanlarımızı tartışalım.

Anayasa Mahkemesini tartışacağımıza,

Gelin, anayasal kurumları nasıl güçlendireceğimizi tartışalım.

Anayasa Mahkemesini tartışacağımıza,

Gelin, 83 milyon vatandaşımızın, yeniden adalete güvenmesini nasıl sağlayacağız, onu tartışalım.

Ama siz bunları tartışmayı istemezsiniz.

Çünkü, bunları tartışmak işinize gelmez.

Çünkü, hakikati konuşmaya, milletin dertlerini tartışmaya artık yüzünüz yok.

Çünkü, sizin derdiniz, memleketin dertlerini çözmek değil.

Çünkü, sizin derdiniz Anayasa Mahkemesi’yle değil,

Sizin derdiniz, bizatihi hukukun kendisiyle.

Yoksa, kendi atadığınız üyelerden kurulu bir yüce mahkemeden hala mutsuz ve huzursuz olmanızı nasıl açıklayacağız? Sizi mutsuz eden Anayasa Mahkemesi değil, hukukun ve adaletin ta kendisi. Ama maalesef bunda bile dürüst değilsiniz. Dürüst olun, dürüst! Madem anayasal düzenden, hukuktan, adaletten, demokrasiden rahatsızsınız, O zaman gelin “Erdoğansal” düzeni tartışalım. Çadır yönetim sistemini, kabile demokrasisini tartışalım. Çıkın, adam gibi, gerçek niyetinizi milletimizin yüzüne söyleyin. Bir taraftan çıkıp, kürsülerden “Burası kabile devleti değil.” edebiyatı yapıp, Öbür tarafta küçük ortağına, “Anayasa Mahkemesi’ni istemezük.” dedirtmek, ne dürüstlüğe, ne ahlaka, ne de devlet insanlığına yakışmaz!

  YORUMLAR 0 Yorum YORUM YAP
Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  DİĞER GÜNDEM Haberleri
HABER ARŞİVİ
Tüm Anketler
Web sitemize nasıl ulaştınız?
BİZİ TAKİP EDİN
  • YUKARI